Merhaba ben Efe Turhan . Macaristan'da Kállósemjén köyünde 2 aylık ESC yani European Solidarity Course program adı altında takım gönüllülüğü yaptım. Ve harika deneyimler edindim. Az sonra size deneyimlerimi, projeye nasıl başvurduğumu ve kısacası projeyle alakalı her şey hakkında konuşmak istiyorum. 🇪🇺
Açıkçası projeye Instagram sayfalarından bulduğum bir web sitesinden katıldım ve gerçekten iyi ki katıldım. Çünkü eğer ki bu projeye katılmasaydım muhtemelen bu yaşadığım hiçbir şeyi deneyimlememiş olurdum. Burada olamazdım, bu insanlarla tanışamazdım, bu köyde olamazdım. Kısacası buradaki hiçbir şeyi hatırlamamış olurdum, daha doğrusu deneyimlememiş olurdum ve bu gerçekten büyük bir mahrumiyet olurdu benim için. Projeye başvuruyorsunuz, mülakatlara giriyorsunuz, eğer ingilizceniz yeterliyse ve gerçekten de belli bir seviyede bir ilginiz, alakanız varsa yani gerçekten projeye katılmak istiyorsanız katılıyorsunuz ve kabul alıyorsunuz. Tabii ki de mülakatlara giriyorsunuz, tabii ki de ingilizce konuşuyorsunuz ve ingilizcenizi kanıtlıyorsunuz ama gerçekten mülakatlardan sonra muazzam bir deneyim sizi bekliyor.
Gönüllülüğüm süreci içerisinde Ukraynalı savaştan çıkmış, farklı şehirlerden gelmiş gençlerle beraber oldum. Onlarla Lazer Tag oynadık, kart oyunları oynadık, genel olarak bir sürü oyun oynadık, kokteyl yaptık. Tabii ki de hepsi harikaydı, hepsi harika deneyimlerdi. Yeri geldi gökyüzünü izledik, ışıklar ve yıldızların o muazzam ve büyüleyici havasında resmen bayıldık. Yeri geldi İspanyolca, Ukraynaca, Macarca ve Türkçe kelimeler öğrendik ve genel olarak bu dillerde konuşmayı öğrendik. Bu yüzden de dil becerilerimizi geliştirdik diyebilirim.
Macaristan'da Macar çocuklarla ve bazı problemlere sahip olan çocuklarla, örneğin Down Sendromlu çocuklarla ilgilendik ve onlarla da oyunlar oynadık. Her hafta farklı bir hafta ilan edip ona göre oyunlar düzenledik. Onları neşelendirmek, eğlendirmek ve buradaki iki aylarını güzel geçirebilmek için elimizden gelen ne varsa yaptık.
Bu proje, özellikle Ukraynaca, Macarca ve İspanyolca, yani kısacası farklı dilleri öğrenmeme bir ön ayak oldu. İspanyol oda arkadaşlarımla kaldığımdan dolayı İspanyolcamı özellikle çok geliştirdim. Tabii ki de diğer dilleri de geliştirdim ancak İspanyolcanın yeri benim için ayrı.
Özgüvene gelecek olursak, tamamen iki ay boyunca tek başınıza, başka bir oda arkadaşınız veya bazen oda arkadaşınız yoksa tek başınıza yaşamak ve bunu kaldırabilmek, her şeyi tek başınıza yapabilmek, kısacası tek başınıza kendi ayaklarınızın üstünde durabilen bir birey olabilmek gerçekten çok güzeldi. O yüzden özgüven, deneyim, güç, kısacası aklınıza gelebilecek her şeyim gerçekten çok daha farklı bir biçime evrildi. Kültürel becerilere gelecek olursak, her ne kadar bu projede İspanya, Macaristan, Türkiye ya da Ukrayna gibi ülkeler desem de farklı farklı ülkelerden gelen insanlar da vardı. Ekvador, Küba, Fas, Azerbaycan ve sayamayacağım daha farklı bir sürü ülke örneğin Kırgızistan gibi farklı farklı ülkeler vardı ve bu yüzden farklı kültürler de vardı. Kısacası sadece Avrupa değil, tüm dünyanın kültürlerini tanıdık diyebilirim o yüzden de daha da harikaydı.
Takım çalışmasına gelecek olursak, projeleri yazarken, oyunları çizerken, denerken, onaylarken, kısacası her kararı takımca verdik ve takımca çalışma etiği doğrultusunda bir şekilde hepimiz hallettik. İyisiyle kötüsüyle bir şekilde profesyonel davrandık ve olayları bir şekilde çözdük.
Açıkçası herkese, özellikle de gençlere Erasmus+, ESC, yani European Solidarity Course program gibi programlara katılmasını yurtdışında ya da yurt içinde kesinlikle bunları deneyimlemesini, tavsiye ediyorum. Çünkü gerçekten de bu deneyimler sizin hayatınızın yönünü değiştirebilecek, sizin kariyerinizi geliştirebilecek, sizin birey olarak, bireysel özgüveninizi geliştirebilecek, kısacası sizi her alanda geliştirebilecek olan bir program.
Tam da bu yüzden European Solidarity Corps programlarına katılmanızı şiddetle tavsiye ediyorum ve kesinlikle bu ve bunun gibi imkanları kaçırmayın. Bu imkanlara sahip olduğunuz için çok şanslısınız. Bu yazıyı okuduğunuz için de çok şanslısınız çünkü bu yazıyı okumak bile aslında bu projelere kabul almak isteyen, teşvik sahibi olan, istekli olan birisi olduğunuz anlamına geliyor. O yüzden kesinlikle bu isteğinizden vazgeçmeyin ve kesinlikle ESC programlarına katılın. ESC programları Erasmus Plus'a göre daha uzun sürüyor ve gerçekten de uzun sürmesi size daha fazla deneyim sağlıyor, size daha farklı deneyimler sağlıyor, siz ve arkadaşlarınız ile daha fazla arkadaş bağları sağlıyor.
Kısacası size çok daha fazla eğlence, mutluluk, deneyim, güç, özgüven ve sayamayacağım daha birçok sıfat katıyor. O yüzden ben sizin yerinizde olsaydım bu yazının sonunda olduğu gibi hemen bir European Solidarity Corps program ya da Erasmus Plus ya da herhangi bir bu ve bunun gibi gönüllülük projesine başvurmak için işe koyulurdum. Herkese başarılar dilerim ve aynı zamanda bu muazzam deneyimi beraber yaşadığım tüm gönüllü arkadaşlarıma, koordinatörlerime ve tabi ki bize bu imkanı sağlayan SORGED'e teşekkür ederim.
Efe TURHAN