Yola Çıkmadan
Önce
Bir hayalin peşinden
gitmeye karar verdiğinizde, bavulunuz sadece kıyafetlerle dolmaz. İçine umut,
heyecan, bilinmezlik ve biraz da korku sığdırırsınız. Vize işlemleri, uçak
biletleri, uzun listeler… Hepsi maceranın ilk sayfasını yazmak için. Benim
hikâyem de böyle başladı; bir gün Avrupa’nın kalbinde, tanımadığım insanlarla,
henüz bilmediğim anıları biriktireceğimi hayal ederek. Yerel ve ulusalda yapmış
olduğum gönüllülüğü uluslararası alana taşıyacağımın sorumluluğu ile…
Her büyük yolculuğun
öncesinde bir sınav vardır; benimki de vize süreciydi. Belgeler, formlar,
randevular… Hepsi birer adım gibi görünse de aslında hayallerime giden yolun
taşlarıydı. Bu dönemde ailemin sabırlı desteğini, gönderici kuruluşumun
rehberliğini ve ev sahibi kurumun sıcak ilgisini her an hissettim.
Her telefon
konuşmasında moral veren sözler, her e-posta ile gelen açıklayıcı bilgiler ve
sabırla atılan her imza, bu sürecin heyecanını daha da büyüttü. Bekleyiş
uzundu, ama anlayışlı ve destekleyici bir çevrede olmanın verdiği güvenle her
günü umutla karşıladım.
Yeni
Başlangıçların Heyecanı
Macaristan’ın küçük bir
köyü olan Kállósemjén’de bir araya geldiğimiz o ilk gün, farklı ülkelerden
gelen gönüllülerle göz göze bakarken tek ortak dilimiz gülümsemeydi. Ev sahibi
kurumumuz bizi sıcacık bir “Hoş geldiniz!” ile karşıladı. Yeni bir ev, yeni bir
aile, yeni bir yolculuk başlamıştı. Tabii bu yolculukta yalnız değildim takım
projesinde bana eşlik eden arkadaşlarımla birlikteydim.
Çocuk
Kahkahalarının Eşlik Ettiği Günler
Sabahları çocuk
kahkahalarıyla uyanmak… Her gün sporla başlayan, oyunlarla, el işi
atölyeleriyle ve bazen de çamura bulanmış pantolonlarla biten bir kamp hayatı.
Onlarla birlikte geçirdiğim zaman, sadece eğlenceden ibaret değildi; iletişim
kurabilmek için birkaç Macarca kelime öğrendim, onlar da İngilizcelerini
geliştirdiler. Küçük kelimeler, büyük bağlar kurmamıza yetti.
En çok da onların
gözlerindeki merak, birlikte oynarken çıkan kahkahalar ve paylaşılan anların
saflığı beni etkiledi. Öğrendim ki, mutlu olmak için karmaşık sebeplere gerek
yok; bazen bir top, bazen bir boya kalemi, bazen de sadece paylaşılmış bir
gülümseme yeterli olabiliyor.
Kültürler Arası
Köprüler
Birlikte geçirdiğimiz
akşamlar sadece eğlenceden ibaret değildi; yeni yemekler tattık, geleneksel
dansları öğrendik ve bazen sessizce oturup hikâyelerimizi paylaştık. Dil engeli
yoktu; müzik, kahkahalar ve bakışlarımız her şeyi anlatıyordu.
Kültür gecelerinde
kendi ülkelerimizi tanıttık; şarkılar söyledik, videolar izledik ve herkesin
mutfağından gelen tatlarla uzun sofralar kurduk. Yapay zeka oturumlarında
birlikte projeler ürettik, hareketlendirici oyunlarla enerji topladık ve
geceleri kamp ateşi etrafında hayallerimizi konuştuk.
Bu bağ, sadece birkaç
haftaya sığan bir dostluk değil; sınırları aşan bir dayanışma hissiydi.
Hafta Sonu
Kaçamakları
Bir gün Prag’ın masalsı
sokaklarında yürürken, ertesi gün Oradea’nın tarihi köprülerinden geçiyordum.
Debrecen’in sakin ritmiyle başladığım yolculuk, Budapeşte’nin görkemli
bazilikası ve Zincirli Köprüsüyle devam etti.
Viyana’nın zarafeti,
Bratislava’nın orta çağ havası, Košice’nin renkli meydanları derken; Krakow’un
tarihi dokusunuhissettim. Roma’da geçmişin ihtişamını, Floransa’da sanatın
ruhunu, Vatikan’da ise maneviyatın doruğunu yaşadım.
Her şehir bana yeni bir
ders, her sokak farklı bir hikâye sundu. Kimi zaman tarihin içinde kayboldum,
kimi zaman kültürler arası köprüler kurdum; ama her seferinde daha da
zenginleştim.
Ortak Emek,
Ortak Sofra
Kampın yalnızca oyun ve
keşiflerden ibaret olmadığını burada öğrendim. Birlikte çalışmanın, kolektif
emeğin ne kadar değerli olduğunu bahçede domatesleri toplarken, kendi
ellerimizle yaptığımız sosları karıştırırken ve masaları akşam yemeğine
hazırlarken hissettik.
Herkesin küçük bir
görevi vardı; kimi sofrayı süsledi, kimi mutfağa yardım etti, kimi bahçeyi toparladı.
Bu anlarda sadece yemek hazırlamadık; dostluklar kurduk, dayanışmayı öğrendik
ve farklı kültürlerin sofra geleneklerini paylaştık.
Bir tabak yemeğin
ardında, birçok elin emeği ve birçok gülümsemenin izi vardı. İşte bu yüzden, o
akşam sofralarımız hep sıcacık bir huzur kokuyordu.
Yolun Bana
Öğrettikleri
İki ayın sonunda
bavulum yine doluydu; ama bu kez içinde kıyafetlerden çok anılar, deneyimler ve
yeni kazanımlar vardı. Yeni dillerden öğrendiğim birkaç kelime, bisikletle
geçtiğim yolların yüzüme çarpan özgürlük rüzgârı, kültürlerarası dostluklar ve
en önemlisi kendime duyduğum güven…
Bu yolculuk sadece
şehirler arasında değil, kendi içimde de bir keşifti. Farklı ülkelerde attığım
her adım, kendi potansiyelimi daha da üste çıkarmamı sağladı; tanıştığım her
insan, bakış açımı biraz daha genişletti. Artık biliyorum ki sınırlar haritada
çizili olabilir ama ruhumuzun ufku çok daha büyük.
Bu sadece bir yolculuk
değildi. Bu, “kendini keşfetmenin, sınırlarını aşmanın ve dünyaya daha büyük
bakabilmenin” masalıydı ve ben bu masalın içinde kendi kahramanımı buldum.